Kevser DEMET
RENKLİ HAVAİ FİŞEĞİMİZ…
Güneşli bir bahçenin çiğdemleriydik biz.
Horozlu şekerleri çok severdik üstelik.
Uçurtmamız çok renkliydi.
Yele karşı savaşırken,gülümserdik.
Dağ,bayır düz gelirdi,ipini koparmışçasına,
çıplak yalın ayakla deli gibi yorulmadan koşardık,
çocuktuk çünkü biz.
Yüreği kocaman umutlara
gebe yüzümüzde kırmızıdan al güller beslerdik…
Nerden bilirdik ki o yolların dikenlerini,
yolların engebelerini
ve nerden bilirdik ki uçurmuş olduğumuz
o renkli havaii fişeğimizin
yüreğinin yırtık bir uçurtmaya döneceğini?
Kana kana içtiğimiz mahallenin hayratına çeşmesini
ve hemen yanı başına dikiverdiğimiz
badem ağacının pembe çiçeklerinin zamana yenileceğini.
Komşu Ali Amca’nın bahçesinden çalıp keyifle yediğimiz
can eriklerini nerden bilirdik tadını
bir daha betimleyemeyecek kadar özleyeceğimizi ?
Bilyeden araba yapmıştın hani
Mercedes olsa bu kadar keyif verirdi.
Mahallede tafralarla turlarken unutmuyorum
o suratımızdaki ukala bilginlikle duran gururlu halimizi.
Ve büyüdük biz ne varsa?
Önce çiğdemlerimiz soldu.
Horozlu şekerli yapan şekerci amcamız da
hakkın rahmetine ermişti.
Unutulan bir kenarda
renkli havaii fişeğimiz parça parça olup
yüreği yırtık bir uçurtma olmuştu,onarılamayan.
Yüzümüzün al goncası soldu ardından
dikenleri kaldı artık sadece
avucumuza batıp yüreğimizi kanatan
mahallenin çeşmeside kurudu zamanla.
Badem ağacımızıda kestiler acımadan.
Komşu Ali Amca’nın erikleri ise,çoktan kurudu yaşlılıktan.
Bilyeden arabamız yakmıştı contalarını,
dağıtmıştı bilyelerini,unutulmuşluktan.
Suretimizdeki o ukala gururlu halimiz ise
çoktan acı yüklü yenilmişlikle çerçevelenmişti.
En acısı da
bu çocukluk düşlerimizin zamana yenilmişlik hali.
Sahi aradada olsa aklına gelirmi?
Badem ağacımız,renkli uçurtmamız
ya da bilyeden yaptığın son model aracımız.
Özlermisin beni de onlar gibi
Kevser Demet