Özellikle Hüseyin Rahmi’nin üzerinde durduğu şık, alafranga tiplemesi bir karakterin Jön Türk’e dönüşümünü görüyoruz. Şık karakterimiz Ekrem; öbür tiplemelerden farklı olarak namuslu, göreceli akıllı ve orijinal bir kişidir. Avrupa’ya gitmek için ailesine oyunlar oynar ama en sonunda kendini bir aşk içinde bulur. Aslında yapmadığı bir şeyden dolayı sürgüne gönderilen Ekrem, orada meşrutiyet ve özgürlük düşüncelerine kapılır. En sonunda istemediği bir yoldan da olsa Avrupa emeline kavuşur ama bu sefer de memleketi, Selanik, gözünde tütmektedir. Meşrutiyetin ilanı ile olaylar çözülür.
Benim kitapla ilgili sevdiğim kısımlardan biri ise Ekrem’in annesi, İsmet Hanım’ın güçlü yapısı oldu. Büyük serveti ve bunu bilmesinden kaynaklı özgüveni ve işleri halledişi o zaman için bile bir gelişme olarak addedilebilir.
Kitap oldukça akıcı ve sürükleyiciydi. Çoğunlukla nelerin olacağını tahmin çok kolay olmuyordu.
Kitap ile ilgili tek üzüntüm Fransa’daki sahnelere değinilmemiş olmasıdır. Kapak tasarımından öyle sahnelerin çokça olacağı fikrine kapılmıştım. 🙂