21.YÜZYILDA İNSAN FAKTÖRÜ

  • 21.YÜZYILDA İNSAN FAKTÖRÜ
  • 21. yüzyılda insan faktörü, önemli kalacak dolayısıyla insanı okuma ve anlama sanatına önem vermek gerekiyor.

    Makine ile insanı karşılaştırdığımız zaman: makine başlangıçta karmaşık ancak kurallarını öğrendikten sonra basitleşir. İnsan ise başlangıçta basit daha sonra karmaşıklaşır. İnsan yapılan hiçbir işi beğenmeyip başkalarını taklit ve göz ardı eder. Dolayısıyla makine ile insan arasında bir fark var, o da şudur aynı kuralları insana yüklenemez.

    Dinler, ide, düşünce akımları ideal insan tipini tanımlamaya çalışıyorlar ve bu noktada üzerinde anlaştıkları bazı genel kriterler ve özellikler vardır.

    Kişinin mutluluğu ancak yaptığı işi sevmesi ile mümkündür. Aksi takdirde fiziksel ve ruhsal bozukluklara yal açabilir. O yüzden insanın ilk olarak sorumluluk alması şart. İki tür sorumluluk vardır: ilki, Dışsal Sorumluluk: mekanik aktörlük diyebileceğimiz bu sorumluluk tarzına kişi kendi performansını başkalarına göstermek zorunda. İkincisi, içsel sorumluluk: bu sorumluluk tarzı ise kalpten gelir, kişinin kendi işini sevmesi ile ilgilidir. İşini seven bireyin motivasyonu artacağı gibi duygusal olarak da işene bağlanır. Böylece akış içinde olan insan dikkati bölünmez ve yaptığı işe odaklanınca performansı yükselir ve başka şeylerle ilgilenmez. Buna ise işine gönül vermek denir.

    Toplum olarak şekilci bir toplumuz. Örneğin, çoğu zaman anne-babalar çocuklarına kendi istedikleri ya da hayatta gerçekleştirmek istedikleri ancak gerçekleştiremedikleri meslekleri seçmeleri için ya baskı kurarlar ya da çocuklarını o yönde eğitirler. Sonuçta bunun arkasından gelen iş tatminsizliği, ne istediğini bilememe, kendine güven duymayan çocuklara sahip olurlar bununla kalmayıp olayı suçlamaya bile vardırırlar: benim oğlum bina okur, döner döner gene okur hesabı.

    Evet şekilci bir toplumuz dolayısıyla bunun yanlış olduğunu bunun yerine anna-babalar “oğlum/kızım büyüdüğünde kendi seçtiği, sevdiği işte çalışacak” anlayışı ile çocukların yetiştirmeleri gerekir.

    “Her eserde bir emek vardır ama emeğin içinde gönül varsa o yapılan eser taş yığını, beton parçası ya da makine olmaktan çıkar bir evlat olur.” Peki işte nasıl başarılı olunur? gibi bir soru karşımıza çıktığında nasıl bir cevap verebiliriz, diye düşündüğümüzde şu yanıtları vermek ve onlara sımsıkı sarılarak uygulamak bize mutlaka bir gün başarıyı getirecektir.

    * disiplinli çalışmak

    * planlı okuma alışkanlığını kazanmak

    * duygusal zekamızı (EQ) –kibar ve nazik olma- geliştirmek,

    * her şeye rağmen gülümseyebilmek

    * ve sürekli öğrenmeyi ilke edinerek.

    SEMPATİ VE EMPATİ

    Sempati: acı ve sevinçlerimizi paylaşmamızı sağlar. Sempati de yandaşlık esastır. Sürekli değil, kısa bir zaman dilimi için geçerlidir. Akıl ve mantık süzgecinden geçmediği için tek başına sağlıklı bir iletişim kurmak için yeterli değildir.

    Empati: empatik yaklaşım başkalarını doğru ve samimi bir şekilde anlamaktır. Akıl ve mantık süzgecinden geçtiği için sürekli ve sağlıklı bir iletişim kurmamızı sağlar. Empatide aynı duygu ve görüşleri paylaşmamız gerekmez sadece anlamak yeterlidir.

    EQ –DUYGUSAL ZEKA- VE IQ –AKILCI ZEKA-

    Yapılan araştırmalarda akılcı zekası yüksek fakat duygusal zekası düşük olan birinin başarı sağlaması çok güç. Burada önemli olan akılcı zeka ile duygusal zeka arasında bir denge oluşturabilmek.

    İnsana dair her şey zor olduğu gibi iş yaşamı da zordur. Çünkü diğerleri vardır dolayısıyla diğerlerinin bakış açısıyla yaklaşabilmek gerekir.

    İkna etme, hoşgörü, esneklik, motivasyon, nefsini kontrol edebilme, alçak gönüllü olabilme ve azim; bunların tümü ve bezerleri duygusal zekamızla gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerdir. Duygusal zeka doğuştan gelen bir özellik değildir, eğitimle geliştirilebilir.

    EQ’ su düşük olan birisi çeşitli sorunlar yaşayabilir: psikolojik, sosyal, zihinsel ve fiziksel sorunlar. İletişimi kontrolü altına alıp çaba harcayarak daha iyi iletişim kurulabilir. Zeka geliştirilebilir

    Beyinde bulunan amigdala, beş duyu organımızla aldığımız duyumlar dışında aynı zamanda sevgi, nefret, öfke, kıskançlık ve şüphe gibi duyguları da kontrol eder. Bu tür

    duygular kontrol edilmediği zamanlar insanın hayatını mahvediyor. Bunlar duygusal zeka ile çözümlenmediği zaman çeşitli fiziksel hastalıklara yol açar. Çünkü bunlar amigdalada birikiyor ve çıkış yolu bulamadığı zaman patlıyor. Bunun sonucunda hipertansiyon, ülser vs. gibi hastalıklara yol açabiliyor.

    Çok küçük yaşta akılcı ile duygusal zekanın dengede tutulması daha sonraki yaşlarda daha sağlıklı bir kişiliğe sahip olmak için birebirdir.

    OPTİMİSTİK VE PESİMİSTİK

    Depremin ne zaman olacağını bilemeyiz ama yapıları (çimento, demir, beton miktarını ayarlayarak) depreme dayanaklı binalar yaptırabiliriz.

    Pessimistik: kötü niyetli ve menfaatperest; her fırsatta bir felakete

    Optimistik: her felakette bir fırsata yol açar.

    Mesela, bazı insanlar her işte parmak izi ararlar. Sabah kalktığınızda pencereden dışarıya bakıp “şu boğaz manzarası ne güzel herhalde dünyada eşi benzeri yok dediğinizde bir başkası da evet ama camdaki parmak izleri de olmasa” demesi gibi.

    Evet, başarının % 1’i ilham % 99’u alınteri’dir. Dolayısıyla başarı öğrenmeyle, çabayla, azim ve istekle gelir. Dayak ile değil. Duygular için düşünceler, düşünceler içinde duygular gereklidir. Yani ikisi birbirinden bağımsız gibi görünse de aslında birbirine bağlıdır ve birinin olmadığı durumda diğerinin sağlıklı bir şekilde işlemesi mümkün değil. Düşünceler, geminin dümeni; duygular ise yakıtıdır. Tutkular, dengeyi bozduğunda EQ, IQ’ yu bastırır ve aşırılıklar başlar.

    İŞ ARKADAŞLARIYLA İYİ İLETİŞİM

    Kişileri değerlendirirken, kızdığımızda ya da çok fazla sevdiğimizde EQ seviyesini gözardı eder ve sadece davranışlarıyla değerlendirme eğilimindeyiz. Dolayısıyla, çoğu zaman sorunlar yaşarız. Peki bunu aşmak için ne yapmalıyız; öncelikle, kişiyi dinlemeyi, sabırlı ve sakin olmayı, sen şöylesin gibi yargılamalardan kaçınmayı öğrenip, hata varsa hatayı kişinin kendisinin bulup çözmesini sağlayacak yöntemler geliştirmeliyiz. Belki şu söz bize yardımcı olabilir. “değiştirebileceklerim için güç, değiştiremeyeceklerim için sabır, ikisini birbirinden ayırabilmem için aklı selim” ver.

    İyi iletişimi sağlayan diğer temel unsurlardan bir tanesi de dürüstlüktür. Orta doğu Teknik Üniversitesi’nde gerçekleşen şu olay bir ders niteliğini taşıyacak önemdedir.

    “ODTÜ’ de matematik ikinci sınıfların sınavı yapılmaktadır. Geç kalan üç öğrenci sınıfa girer ve Prof. a – hocam, arabamızın lastiği patladı, o yüzden geç kaldık. Bize sınav hakkı verin.- derler. Prof. da – tamam. – der. – Pazartesi gelin, size sınav yapalım.- Pazartesi, Prof., üç öğrenciyi ayrı ayrı sınıflarda sınava sokar. Sınavda tek soru vardır: “arabanızın hangi tekeri patladı?” sonuçta üç öğrenci de o dersten kalır.

    EKİP RUHU

    Ekip ruhu, sürekli karşımıza çıkan sadece bir terimden ibaret değildir, başarının sırrı da kaynağı da ondadır. Ancak yaratıcılığa, karşılıklı yardımlaşmaya, bireyin kendini gerçekleştirme imkanının olduğu bir ekip ruhunun gerçek başarıya ulaşacağı kuşkusuzdur. Ekip ruhu, bireyin ekipte kendini kaybetmesi, ekibin içinde kaybolup gitmesi, insiyatifsiz

    kalması, ve nasıl olsa benim katkım gözükmeyecek şeklinde çıkarımlar yapması demek değildir. Ekip ruhu, birilerinin öne çıktığı diğerlerinin ise ödüllendirilmediği bir durumda sağlanamayacağı gibi ekip ruhunu köstekleyecek, kıskançlığı, çekememezliği, ve çeşitli sorunları da beraberinde getirecektir.

    Ekip ruhunun en güzel örneğini KAFKAS FOLKLOR ekibinde görebiliriz. Takım çalışmasının getirdiği başarı, ile bireyin yeteneklerini sergilediği diğerlerinin ise bunu kıskandığı değil alkışlayarak ödüllendirdiği ve tüm yüreğiyle çalıştığı ve başarıya inandığını görmek mümkün.

    Akılcı zekası yüksek ancak duygusal zekası düşük olan birisinin sorun yaşaması kaçınılmazdır. Çünkü iyi iletişim kuramaz, görüşlerini açık seçik ifade edemez dolayısıyla da verimi düşer. Bu da beraberinde iş yerinin duygusal seviyesi düşer. Karizma savaşları başlar ve dedikoduyla biter.

    Yapılan araştırmalar da çalışanların işten ayrılmalarının nedeninin % 46 sına

    * takdir edilmeme

    * verilen sözün yerine getirilmemesi

    * görev tanımının olmaması

    * sorumluluk duygusunun yeterince gelişmemesi

    * kariyer yolunun iyi planlanamaması

    * yönetici ile sorun yaşama gibi faktörler yol açıyor

    DUYGUSAL YETENEKLER

    İnsanın kendine yönelik:

    * Kendi duygularını yönetmesi

    * Stresle başa çıkma

    * Kendi kendini motive etme

    Çevreye karşı:

    * Empatik yaklaşım (diğerlerini anlama)

    * Kıskançlığın olmadığı

    * Sinerji yaratma

    Sadece iş yerinde değil aynı zamanda sosyal yaşantıda da ahenk ve harmoninin olması için insana önem verilmesi gerekir. Örneğin, bir iş yerinde yöneticilerin yapması gerekenler arasında çalışanın,

    * Ben varım

    * Ben doğalım

    * Ben sevilmeye layığım

    * Ben değerliyim

    * Ben güçlüyüm

    gibi hislerine hitap etmesi ve bunları ona aşılaması gerekir.

    Kendini sevilmeye layık görmeyen, değerli olduğuna inanmayan birisinden ne kadar verim alabilirsiniz ki ya da işine önem vermesini beklemek ne kadar doğru olabilir ki?

    YÖNETİM

    Korku ile insan yönetilme zamanı tarihe karıştı artık. El pençe durarak insan yönetmek zamanı geçti.

    Hiç kimse mükemmel değil dolayısıyla insanın hata yapması kaçınılmazdır. Önemli olan iki kere tekrar etmemek ve hatanın tekrar oluşmaması için gereken durumları önceden tespit edip ona göre önlem almaktır.

    Beden diline, kibarlığa ve karşılıklı görüş alış fikrine alışmalıyız. Sorunları konuşarak, siyasi bir kılıf içine sokmayarak masaya yatırıp çözmeye çalışmak ve iyi ve sağlıklı ilişkiler kurarak üstesinden gelmek gerekir.

    PROFESYONELLİĞİN 20 KURALI

    1) Profesyonel amatör ruhunu taşır

    2) işe hakimdir.

    3) iş tanımında görev alır.

    4) mesai saatlerini aşsa da işini bitirir.

    5) bilgiyi üstlerini ikna ederek elde eder.

    6) mevcut şartlarda alın teriyle çalışır.

    7) sürekli olarak işini daha iyi yapmanın yolunu bulur ve üstlerine öneri getirir.

    8) hatasını kabul eder, ders alır ve iki kere tekrar etmemek için çabalar.

    9) karşısındakini dinlemek için çalışır.

    10) söz verir ve gerçekleştirir. Güven yaratmak için verdiği sözü tutar.

    11) iyi bir iletişim kurar. Düşüncesini net bir şekilde açıklar.

    12) bilgi düzeyini güncel tutar. Sürekli öğrenme çabasındadır.

    13) gücünü aile, arkadaştan değil; bilgi, deneyim ve yeteneklerinden alır.

    14) “hayır” diyebilendir.

    15) eleştirilerden alınmaz, ders alır.

    16) ölçülüdür ve hakkaniyete inanır.

    17) söyledikleri ile yaptıkları arasında paralellik kurar.

    18) özel ve iş hayatında başarılı olmak için bedenine önem verir.

    19) duygusal zeka ile akılcı zeka arasında denge kurar

    20) kendini disipline eder.

    İLETİŞİM

    İletişim

    “bir canın bir diğer cana ulaşabilmesidir.”

    Bir Cevap Yazın

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Kapalı