Felsefe ile ilgilenmek için toplumların durumlarına ilk önce bakmak gerekli. Felsefe ile ilgisi olan ilk toplumlar Eski Yunan’da karşımıza çıkıyor. Toplumdaki refah düzeyinin bir sonucu olan bu bilgi ve felsefe ortamı bin yıllık bilimsel ve teknik gelişmeler sonucu ortaya çıkabilmiş. Eğer bu açıdan bakarsak ülkemiz de dahil bir çok toplumun önünde daha çok uzun bir yol var.
Bu konuda sözde zamanın düşünürleri fazlası ile yanlış iddialarda bulunmuş, gelişmemiş uygarlıkların ve siyahi toplumların felsefe yapma ve düşünme yetisinin bulunmadığını iddia etmeye kadar işi götürmüştür.
Felsefe yapmak aslında bazı sorulara yanıtlar ararken cevabı asla bulamayacağımızın farkında olmaktır. Çünkü önemli olan sonuç değil süreçtir. Süreçte neler sorduğumuz neler düşündüğümüz hangi teknikler kullandığımız bizi bir yere ulaştırır. Aslında bu ulaşılan yere varanlar fark eder ki ulaşılan yer sorularla dolu bir kazandır. Ama burada hissetmemiz gereken kaybolmuşluk değil bir sürü yönün sorunun bize verdiği yeni süreçlere başlama heyecanı olmalıdır.
Soruların cevaplarını ararken felsefeyi bilimlerden ayıran o önemli noktayı fark ederiz. Felsefe kapsayıcıdır. Bilim gibi tek bir yöntem ile sonuç aramayı istemez her yönteme açıktır ve kullanmayı destekler. Çünkü felsefede salt bir cevap yoktur öznel düşünceler vardır.
Öznel düşüncelerin olması felsefeyi kale alınmaz yapmaz tam tersine farklı düşüncelere saygı duymayı ama gereği geldiğinde de karşı çıkabilmeyi veya üzerine bilgi koyabilmeyi gösterir.
