Kevser DEMET
ADI ÇAKMAKTI…
ADI ÇAKMAKTI…
Gerçek adını hiç bilmedim, herkes çakmak lakabı ile seslenirdi. En çok okul yolunda, gidiş dönüşlerimde denkleşirdik. Konuşmazdı bizler gibi; ama çocuklarla özel bir kontağı vardı, gönülden kurulu olan. Arada bir beslenmemden bilerek pay bırakır, okul çıkışlarımızda yanına koşar, yedirirdim, nasıl da sevinirdi. yüzündeki mutluluk her şeye değerdi o an. Reçelli ekmeğe bayılırdı bunu da keşfetmiştim. Biliyordum artık. Hep iki dilim atardım beslenme çantama; Gel zaman git zaman reçelli ekmeğin yerini, verdiğim sigaralar ve bozukluklar aldı. Daha az konuşur olduk. Zaten beni de artık daha az gördüğünden, okulun oradaki yeni nesilden dolayı unutur olmuştum. Ne gariptir ki üzülmüyordum buna; olsun diyordum, bizim gönülden bir bağımız dostluğumuz var. Yaz kış hep sokaklarda sürünerek gezen, boynuna bağladığı hala da merak ettiğim,o koca yükü, çıkısı olan bu adam, hep sevdiğimiz bir çocukluk anımızdı. Tüm yerel halk tanır, sever, kucak açardı. Ben yıllar sonra, bir yaz günü öğleninde denk geldim yine memleket havasında, sokakları turlar, havasını içime solurken. Sanki zaman başa sardı. Beni tanıdı, baktı, gülümsedi. Yaklaştım yanına, sigara ikram ettim. Aynı reçelli ekmek verdiğim zamanlardaki gibi mutlu oldu. Ona göre çok büyük bir para olan beş milyon verdim. Şaşırdı; ala ala dedi eksik cümleleriyle, gözleri fal taşı gibi açıldı, gülüştük. Beni hatırladı mı diye soramasam da, konuşamasak da o an dehşet şeylerdi beynimde dönen, duygu eksenimin tarifi yoktu. Şu an yine aklıma takıldı. Yıllarca koynunda bağlı gezdirdiği çıkısında acaba ne vardı? En büyük zevki de bütün parmaklarına taktığı hacı yüzüklerini sergilemekti. Ellerine de camiden alınma, eski tahta takunyalar geçirirdi. Emekleyerek kat ederdi tüm yolları. Bakmayın siz her istediği yere giderdi. Alsla baş eğmez, ya da yardım istemezdi. bir de nerede davul sesi duysa, nerede mahalle düğünü olsa baş köşede çakmak olurdu. Alırdı yörenin insanı arasına, bir sandalye çekerlerdi altına, başlardı oynamaya. Ne güzelsin be çakmak, nasıl bir sevgi çakmışsın gönlümüze kazınan. İçimi titrettin bugün; seni memleketin bir sayfasında resmine denk düşünce, gözlerim doldu sevinçten, ama üzülme sen; baktım ki yören sana tekerlekli sandalye almış, nasıl sevindim bilemezsin, dakikalarc baktım resmine, hasretle, hem de sonra yorumları okurken, okumasaydım keşke; ölümünü öğrendim. 2012’de ölmüş Çakmak diyorlardı… Bir kez daha görmek nasip olmadı seni, en son 3 yıl önce geldim bu lanet metropolden, seni de aradım, sordum; çok kişi hasta, görünmüyor artık ortalıklarda dedi. Tüm tatilim boyunca da gözlerim inan ki seni aradı, hatta hep senin mekanına kırdım direksiyonu, belki denk düşeriz umuduyla… Kısmet be Çakmak üzüldüm duyduklarıma, dilerim cennet bahçelerinde çocuklarla güzel bir dünyaya kavuşmuşsundur. Artık elimde internetten bulduğum iki fotoğrafın var, bu da benim için servet değerinde; en aızndan, yüzün silinmeyecek gözümden, zihnim zaten asla silemez seni. Dualarıma dahil olacaksın, tıpkı reçelli ekmek gibi, dualar göndereceğim her gece sana. Kalbime bıraktığın bu sevgi, masum karşılıksız ateşi sen yaktın çakmağınla, belki de adın bu yüzden Çakmak’tı. Bunu da hiç bilemeyeceğim, tıpkı koynundaki çıkının içinde ne olduğunu bilmediğim gibi.
SENİ SEVİYORUM VE ÖZLÜYORUM. ÇOCUKLUĞUMUN ADAM GİBİ KOCA YÜREKLİ ÇAKMAK ADAMI…
Kevser DEMET